Uğur Mumcu gazetecilik anlayışıyla Türkiye’de değil dünyada da gazeteciliği yalnızca bilgiye değil aynı zamanda etik bir zemine oturtan bir anlayışın öncülerindendir. Herhangi bir güç odağı, siyasi parti, oluşum ya da örgütlenmeden bağımsız biçimde yalnızca gerçekleri yazmayı ve aktarmayı görev edinmiş Mumcu, gazetecilik anlayışıyla bugünkü nesillere de örnek olamaya devam etmektedir. Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden birisi olan 1990’lı yılların başlarında yazdığı bir yazı onun gazetecilik anlayışını gözler önüne sermesi açısından paylaşmaya değerdir:
"Gazeteciyi nasıl tanımlarsınız? Kimdir gazeteci, ne yapar? İşlevi nedir? Gazeteci, her konuda fikir ileri süren, her şeyi bilen insan demek midir? Hayır. Nereden bilecek gazeteci her şeyi?
Ben kendime göre bir tanım yapayım:
- Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir.
Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir."
Milliyet, 3 Mayıs 1992
Uğur Mumcu, gerçekleri değiştirmeye çalışan bütün güç odaklarına karşı doğrudan, hakikatten, gerçekten yana olmayı yalnızca bir gazetecilik faaliyeti değil, bir yaşam prensibi olarak görerek yaşadı. Susturulmak istenmesinin ardında yatan gerçek de tam olarak buydu. Bu inadı, azmi ve kararlılığı nedeniyledir ki, ölümünden sonra da, onun izinden giden meslektaşları eliyle, o hala konuşmaya ve gerçekleri yazmaya devam ediyor.