“..Bir kimsenin, herhangi bir suçtan dolayı “mahkûm” sayılabilmesi için, bu kimse hakkında Yargıtay aşamasından geçmiş “kesin hüküm” bulunması gerekir. Bir kimsenin, hakkında Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşen bir yargı kararı olmadan “suçlu” sayılması olanaksızdır. Sanık, “mahkûm oluncaya kadar masum” sayılır. Anayasa tasarısının 37'nci maddesi de bu temel güvenceyi benimsemiştir…”
“…Bir sanığa, hakkında “kesin mahkûmiyet hükmü” olmadan mahkûmiyetin gerektirdiği hukuksal sonuçları yüklemek, hukuk devleti kavramı ile bağdaşmaz. Hakkında hiçbir ceza kovuşturması olmaksızın, “idari” nitelikte bir “işlem” ile görevlerinden uzaklaştırılan kamu görevlilerinin durumu aynı hukuk devleti kavramına ters düşer…”
“...Çünkü bir kimsenin “suçluluğuna” ancak ve ancak “mahkemeler” karar verir. Disiplin soruşturmasında bile suçlanan kişinin kendisini savunma olanağı vardır. Sayın Dr. Şener Akyol'un yararlandığı hukuksal güvenceler, yargılanan bütün siyasal suç sanıkları için de geçerli olmalıdır.
“...Bir kimsenin herhangi bir suçu işlediğine, ancak ve ancak mahkemeler karar verir. Hukuk devletinde, bu konudaki tek ölçü, kesinleşmiş yargı kararlarıdır. Mahkeme kararları ölçü olmuyorsa, o zaman bu kürsülere, bu cübbelere, bu “adalet mülkün temelidir” sözlerine, adalet terazilerine ne gerek vardır?
…Yargıya güven ve yargıya saygı, hem devlet, hem de yurttaş olarak hepimizin ortak borcu ve görevi olmalıdır…”
(Cumhuriyet, 14 Ekim 1982, Gizli Yargı)
Uğur MUMCU